Konular....

22 June 2013

6 June 2013

TENCERE TAVA HAVASI (Sound of Pots and Pans) / Kardeş Türküler


İyi ki varsınız Kardeş Türküler



Everyday I'm Çapuling !

In Regard to Media Censorship and Police Terror in Turkey



İnternet ortamında "Gezi Parkı Direnişi" ve yankıları


Muğla Baro'sundan açıklama. "Hiçbir düzen Biber gazının üzerinde varlığını sürdüremez." 

 http://www.muglabarosu.org.tr/Mugla-Barosu-Haberler/Page-5aad2b7f457444e9bede0bf4aa8da25f/Taksim-Gezi-Park%C4%B1-Direni%C5%9Fi-%C3%9Czerine-A%C3%A7%C4%B1klama.aspx

---------------------------------------------------


------------------------------


------------------------

Devrim nasıl filme çekilir?

Direnişte Bilişim



Kesinti ve Sansür Durumunda Alternatif Erişim Yolları

http://www.alternatifbilisim.org/wiki/Kesinti_ve_Sans%C3%BCr_Durumunda_Alternatif_Eri%C5%9Fim_Yollar%C4%B1

Posterle "Gezi Parkı Direnişi"

11 June 2012

BAHÇEDEKİ ENGİNARLAR

Bahçedeki enginarlar büyümüş, ben de pişirmek üzere kesmiştim. Ancak dört tanesine kıyamamış kesmeden bırakmıştım. Kesmediğim enginarlar her geçen gün büyüdüler ve kocaman çiçek açtılar. Üzerinde hiç görmediğim cinsten arılar, böcekler uçuşup duruyor çimdi. Bahçede bitkilerin çoğalmasıyla kuşlar, arılar, hatta uğur böcekleri, kelebekler çoğaldı. 

 

  







5 May 2012

Kimlik

.......Dostluk, bir insana yalnızca belleğinin doğru çalışmasını sağlamak için gerekli. Geçmişini anımsamak, onu hep sırtında taşımak, dedikleri gibi, belki de insanın kendi ben'ini koruyabilmesi için tek koşul.Ben'in çekip küçülmemesi, oylumunu koruması için, anıları bir saksı çiçeğini sular gibi sulamak gerekiyor; ve bu sulama işi, geçmişin tanıkları ile, yani dostlar ile sürekli temas halinde kalmayı zorunlu kılıyor. Onlar bizim aynamız; belleğimiz; onlardan hiçbir şey beklemiyoruz, yeter ki zaman zaman o aynayı parlatsınlar, parlatsınlar ki, yüzeyinde kendimizi görebilelim.........



Milan Kundera, Kimlik, Can Yayınları 

29 March 2012

REMEDIOS VARO




“This woman is leaving the psychoanalyst’s office, drops her father’s head into a small circular well (which is the proper thing to do when leaving the psychoanalyst). The basket she carries holds yet more psychological waste: a pocket watch, symbolizing the fear of arriving late, et cetra. The psychoanalyst’s name is DR. FJA (Freud, Jung, and Adler).” – Catalogo Razonado, Walter Gruen (Varo’s Husband)
1908 yılında İspanya'da doğan Remedios Varo küçük yaştan itibaren kendini resimle ifade etmeye başladı. Sanatını dünyaya gösterme azmindeki ressam, kısa zamanda şiir ve hayalgücünden kendine özgü bir evren yarattı. Varo'nun bir hidrolik mühendisi olan babası ressamın sanatını en çok etkileyen kişidir. Varo genç yaşta babasından mühendislik araçlarını kullanmayı öğrendi. Düşgücünü bu araçlara yansıtan ressamın birçok resmi o yıllarının bir yansımasıdır. Sembolik figürler yalnızlığı ve kendini serbestçe ifade etmesine izin verilmeyen ressamın asiliğini simgeler. 

On beş yaşında, Varo Madrid'deki San Fernando Akademisi'nde eğitime başladı. Akademinin sanatsal atmosferi ressamın Sürrealist akımdan haberdar olmasını sağladı. O dönemde çok moda olan sürrealizmden etkilenen Varo, duygularını figürler ve semboller kullanarak ifade etmek fikrini çok cazip buldu. Barselona'da Sürrealist şair Benjamin Peret (4 Temmuz 1899 - 18 Eylül 1959) ile tanışan ressam kısa süre sonra Peret ile evlendi. Çift İspanya'yı saran iç savaştan kaçmak ve Paris'teki daha avangard çevrenin parçası olmak amacıyla Fransa'ya taşındı.   Varo 1937 ile 1939 yılları arasında Paris'teki Sürrealist sanat çevresi içinde aktif olarak yer aldı. Bu dönemde ressam daha önceki yıllarda öğrendiği tekniği ile olağanüstü yeteneğini birleştirerek mükemmel bir üslup yarattı. Bu dönemde arkadaşlık kurduğu diğer sürrealist sanatçılar arasında Leonora Carrington, Roberto Matta, Gunther Gerzso ve Frida Kahlo da bulunmaktaydı. 


Nazilerin Fransa'yı işgali ile Varo ve eşi ülkeden kaçmak mecburiyetinde kaldı. Bir kaç ev eşyası satarak küçük miktar para toplayabilen çift Marsilya'daki nüfuzlu bir dostlarının yardımı ile bir buharlı gemi bileti alabildiler. Peret'nin solcu politik ilişkileri ve İspanya'daki sosyalist grupları desteklemesi yüzünden diğer sürrealist göçmen sanatçılarla beraber New York'a gitmesi engellenen çift geçiş belgeleri olmadığı için aylarca beş parasız halde Kazablanka'da beklemek zorunda kaldı. 


Meksika hükümetinin İspanyol siyasi göçmenlerine verdiği küçük bir aylıktan başka hiç parası olmayan çift 1941 Kasım'ında uzun ve zor bir yolculuğun ardından Mexico şehrine ulaştı ve şehrin antik Aztek merkezine fazla uzak olmayan ve Devrim Anıtı’nın hemen yanındaki Gabino Berrida'da yıkık dökük bir binaya yerleşti. Varo derhal ailenin geçimini sağlama işini üzerine aldı lakin bu mecburiyet önündeki on yıl boyunca ressamın kendi sanatından enerji ve zaman çalacaktı. Bu dönemde hamile kalan Varo ekonomik durumlarının kötülüğü yüzünden erken bir kürtaj yaptırmak zorunda kaldı ve bu kürtajın yan etkileri yüzünden hayatı boyunca bir daha çocuk sahibi olamadı. 


Çift Meksika'da kendileri gibi mülteci ressam ve yazarlardan oluşan aktif bir guruba dahil oldu. Bu gurupta bulunan İngiliz ressam Leonora Carrington ile Varo arasında zamanla güçlü bir dostluk oluştu ve bu iki kadın ressam beraberce kendi üsluplarına ve ihtiyaçlarına daha uygun yeni bir imge dili yarattılar. Mistisizmle uğraşan ikili hikayeler, düşler ve büyülü iksirler paylaşarak resimlerini yaşam yolculuklarının bir belgelenmesi olarak kullandı. 


Varo bu dönemde zarif biçimde gizemli ve kendine özgü olmakla berber olgun ve dikkate değer bir üslup yarattı. Genellikle kendi hazırladığı sıkıştırılmış fiber levhalar üzerine yağlıboya çalışan ressamın renkleri her ne kadar yağlıboyanın harmanlanmış tınısına sahip olsa da fırça tekniği genellikle, tempera tekniğini anımsatacak biçimde, birbirine yakın birçok güçlü fırça tuşundan oluşmaktadır.  aro'nun eserlerinin alegorik doğası Hieronymus Jerome Bosch'un resimlerini akla getirmektedir. Öyle ki bazı eleştirmenler ve sanat tarihçileri ressamın sanatını İrrealizm geleneği içinde "postmodern bir alegori" olarak tanımlamaktadır. 


Varo'nun ilham aldığı diğer sanatçılar arasında Fransisco Goya, El Greco, Picasso ve Braque bulunmaktadır. Andre Breton Sürrealizm anlayışında ressamı biçimsel olarak etkilemekle birlikte, sanatçının bazı resimleri Yunan asıllı İtalyan ressam Giorgio de Chirico'nun sürrealist yaratımlarına dikkati çekecek kadar yakınlık gösterir. Ayrıca Meksika'nın Kolomb öncesi sanatı, döneminin birçok Meksikalı ressamı gibi Varo'yu da etkilemiştir. 


Felsefi açıdan bakıldığında Remedios Varo gerek Doğu ve gerek Batı'ya ait birçok hermetik ve mistik gelenekten ilham almıştır. C. G. Jung'un, G. I. Gurdjieff, P. D. Ouspensky, Helena Blavatsky veya Meister Eckhart'ın teorilerine ilgi duyduğu kadar tasavvuf, I-Ching, kutsal geometri, simya ve Kutsal Kase efsanesi gibi konulara karşı da derin bir merak duyuyordu. Varo bu felsefe ve tekniklerin her birinin özbilgiye ve bilincin dönüşümüne giden bir yol olduğuna inanıyordu. 


Remedios Varo ilk kişisel sergisini 1956 yılında Mexico City'deki Galeria Diana'da açtı. 1971 yılında Museo de Arte Moderno'da açılan retrospektif sergisi Meksika tarihindeki en büyük kitle tarafından gezilen sergi olarak bir rekor kırdı. Günümüzde ülkenin en önemli kadın ressamlarından biri olarak kabul edilen Remedios Varo başta geçici bir süre kalmak niyetiyle geldiği Meksika'da 1963 yılında hayata veda etmesine değin yaşadı. 


Kaynak: Lebriz





BENJAMIN LACOMBE

İnternette dolaşırken keşfettiğim bir illüstratör ; Benjamin Lacombe işte karşınızda. 




 









 Link:
 http://www.benjaminlacombe.com

 



20 November 2011

Evde ekmek


Defne Koryürek tarafından yapılan ekşi mayalı ekmek tarifinin videosu burada.


Fotograf   fsd-ekmek.blogspot.com adresinden alınmıştır. 

13 September 2011

10. ulusal gökyüzü gözlem şenliği


10. Ulusal Gökyüzü Şenliğini 2007 yılında Uludağ'da yapmışlardı. O yıllarda hem fotoğraf çekmeye küsmüştüm (her ne demekse) hem de uzun bir zaman sonra ikinci kez şenliğe katılmıştım. Oldukça heyecanlıydım. Bodrum'dan Bursa'ya dört büyük, iki çocuk -ki birisi 3 yaşındaydı- bir arabaya doluşup gitmiştik. O kadar hazırlıksız ve deneyimsizdik ki Alp Akoğul'a "siz de fazla puset varmıdır?" diye sormuştuk. Acaba hakkımızda o senelerde ne düşünmüştür acaba hala merak ederim.

Bu fotoğrafı Seçkin'lerin artık biz odaya gidelim dediği bir sırada makinesine el koyup çektim. Gece 3.30 sıralarında bu fotoğraf çekildiğinde hala Bursa'nın şehir ışıkları ışıl ışıl görülebiliyor. Işık kirliğine güzel bir örnek aslında.

11. ulusal gökyüzü gözlem şenliği



 Bu gözlem Şenliğinde yıldızlardan çok arkadaşlarımı çekmişim. Bu fotoğraf, gece tripodsuz çekim denemesi. Çok başarılı değil ama ben seviyorum.

12 August 2011

13. ulusal gökyüzü gözlem şenliği



Eski fotoğrafları karıştırırken geçen seneki gözlem şenliğinde çektiğim bu fotoğrafı buldum. Arkadaki terk edilmiş binanın boyaları daha az dökülmüş, daha az kalabalığız. Hava bulutlu olduğu için kırmızı ışık kullanmamışız. Ben biraz daha eski fotoğrafları karıştırıp eski gözlem şenliği fotoğrafları bulayım. 


14.Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği


İşte bizim karavan ve teleskoplarımız.



Fotoğraf makinem yıldızların muhteşemliğini doğru düzgün çekemediği için bende makinenin sınırlarını zorlayıp kendime göre ışık oyunları  yaptım. 



29 July 2011

Yabani armut



Bodrum Pazarı'nda yaşlı bir teyze ufak bir kasa içinde satıyordu.

25 July 2011

Saklıkent'te sakalar

BAKMAK VE GÖRMEK ARASINDAKİ FARK

Bodrum'dan Çarşamba günü yola çıktık. Akşam üzeri şenlik alanına vardığımızda karavanı elektrik ihtiyacımızı karşılayabilmek için telesiyej alanın hemen yanına park ettik. Kamp alanına bir güzel yerleştik. Hep beraber çadırımızı, çardağımızı kurduk, masa sandalyeleri ayarladık. Gece gökyüzü gözlemi için teleskoplar, tripodlar kuruldu. Hemen yanımızda duran köknar ağacının dibine güneşten korumak hepsini dizdik. 

 Yan yana duran iki köknarın uzağındakinin tepesinde ve telesiyejin  teli üzerinde devamlı sakalar görüp duruyorduk. Bu tüm şenlik boyunca o sakaların fotoğraflarını çekip durduk. Şenliğin son günü güvenlikte çalışan bir kişi yanımızda geldi ve bize "yavru kuşları kameraya mı çekiyorsunuz?" diye sordu. Anlamsızca adamın yüzüne bakınca parmağıyla gösterdi; yeni doğmuş dört tane yavru kuş yuvanın içinde saklanmış duruyor. O kadar adam burnumuzun dibindeki yavru kuşları, yavrularını gözetleyen ve besleyen sakaların  niye o kadar yakınımızda durduğunu fark etmemiştik...